Tanıtım bölümünde dediğim gibi sigara içen her insanın bir başlama hikayesi vardır. 26 yaşıma gelene kadar hayatımda hiç sigara içmedim. Hatta bir klasik olarak içen kişilerden rahatsız olur, o dayanılmaz şekilde kokan ortama katlanmam gerekiyorsa katlanmak zorunda kalıyordum.
Aile bireylerine baktığımda nerdeyse tüm erkekler bu illeti kullanıyordu. Dedelerim ve babam son nefeslerini sigaraya bağlı nedenlerden ötürü verdi. Özellikle babam koah nedeni ile son 15 yılını neredeyse her iki ayda bir hastanede geçirekcek şekilde yaşadı. Çocukluğumu geçirdiğim dönemde ise ekran ve reklam yüzlerinin çoğunun ağzında sigara vardı. RedKit, Marlboro Man, Cüneyt Arkın, Hababam Sınıfı vs. Üzerine düşünmeye kalksam sanırım liste uzar gider. Bir şekilde gerek aile bireyleri gerekse maruz kaldığımız karakterler sanırım bilinçaltında yer ediniyor.
2010 yılında yeni başladığım bir şirkette kullanılan ekranların farklı bir sisteme geçme çalışması vardı. Tüm çalışmaların sonunda yeni sistemin devreye alınması zamanı gelip çatmıştı. Üç gün boyunca ofiste kalmamız gerekmişti. Birinci gün canlıya alınan ekranlar için gelen sorun bildirimlerini analiz ediyor çözümler uyguluyorduk. Bu sırada diğer ekip arkadaşlarım neredeyse saat başı kısa molalar veriyor, ofisin bahçesinde hem nikotin ihtiyaçlarını karşılıyor hem de toplantı odasında devam eden sohbetlere yönelik sosyalleşiyorlardı. Birkaç saat sonra toplantı odasında konulardan bağımsız bir uzaylıya dönüşmüştüm. Çünkü bahçede gerçekleşen hiçbir sohbetin başını, nasıl geliştiğini bilmiyorum. O gün, ben de ofisin bahçesine indim. Muhabbete katılıyor şen şakrak bir şekilde yerimize dönüyorduk. İkinci gün artık zihinsel teklemeler başlamış, molaya çıkma süreleri 45 dakikaya kadar düşmüştü. Ekip arkadaşlarımdan biri o dönemin meşhur patlatmalı sigaralarından birini kullanıyordu. "Oğlum bu yüzyılın icadı, bundan daha güzel birşey bilmiyorum" gibi öve öve bitiremediği tanımlamalarla keyifle dumanı içine çekiyordu. Bir yandan "Sigara dediğin öyle naneli maneli olmaz", "Patlatmalı sigaralar ciğerlere daha çok zarar veriyor" gibi sesler de yükseliyordu. Ufak çaplı bir arkadaş ortamı çatışmasına dönüşmüştü. Patlatmalı sigaraya sahip olan arkadaşım bana yönelip, "ya sen içmeyen adamsın şunun tadına bir baksana" diyerek, kapağı açılmış kutudan bir tane çekilecek şekilde uzattı. Teşekkür edip istemedim. "Yahu sen içmeyen adamsın, birşey olmaz" dedi. Zaten yeterince uzaylıydım. İkinci kez hayır diyemedim. Hani geçmişinde neyi düzeltmek istersin diye sorsalar, ilk aklıma gelen bu an olurdu. Filtre kısmında turkuaz renkli kendine has logosu olan bir dal parmaklarımın arasındaydı. Yakmadan önce butona basar gibi patlatmam gereken yeri gösterdi. İki parmağımın arasında nutella kavanozunu açarken ki ses deneyimini yaşatan bir pıt sesi geldi. Hayatımın "pıt"ladığı an. Ağır menthol aromasından tütün tadı hiç acı gelmedi, ya da vücudum dur içme diye bir öksürük tepkisi de vermedi. Bu sefer konu yön değiştirdi. " Ya sen çekmeyi beceremiyorsun" diye Yeni akıl vermeler başladı. "Dumanı boğazına doğru çek". Yabancı bir futbolcunun devrik Türkçe'sine verilen komik tepkilere benzer koşullarda yeni yöntemlerle dumanı ciğerlerime çekmeyi öğreniyordum. Gerçekten iyi hissetmiştim. O an önüme yığınla felsefi tartışma koysalar, sanki herbiri hakkında Sokrates gibi yürüyerek anlatımlar sergileyebilirdim.
Artık her mola anında ben de vardım. Bir uzaylı gibi değildim. Gruba dahil olmuştum. Üçüncü günümüzü yine bu şekilde tamamladık. Sanırım o bir buçuk günde 10 sigara içmişimdir. Benim için konu kapanmıştır diye düşündüm. Nasol olsa kullanan biri değildim.
Birkaç gün sonra ofiste gerginlik seviyesini arttıracak bir yazışmaya dahil olmuştum. Sakinleşmek için farklı bir arakadaşım yine beni bahçeye indirdi. Kırmızı üçgen şapkalı bir kutudan bir sigara uzattı. İçer misin dedi? Bu sefer "Hayır" demedim. Zaten günlük hayatımda kullanmıyorum. İki tane içtik. Patlatmalıya göre boğazımı daha kötü yapmıştı. Ama çok iyi gelmişti. Ya da öyle geldiğini sanıyorum. Yerime geçtim ve söz konusu kriz olan işi büyük bir sakinlikle yönetmeyi başardım.
Artık iş hayatımın kriz anlarında bir yardımcım vardı.
Yorumlar
Yorum Gönder